Cezaevlerinden yükselen çığlığa daha ne kadar kulaklarımızı kapatacağız?
14 Eylül 2012
Hapishaneler İzleme Kurulu’nu oluşturan bileşenlerden KESK, TTB, TİHV, İHD, ÇHD ve TAYAD bugün ortak bir basın toplantısı düzenleyerek, Kurul’un çalışmalarını ve “Hak İhlalleri – 2011” raporunu kamuoyu ile paylaştılar. KESK Başkanı Lami Özgen, TTB Merkez Konseyi üyesi Arzu Erbilici, İHD Başkanı Öztürk Türkdoğan, ÇHD Genel Sekreteri Hüseyin Aslan, TİHV Kurucular Kurulu üyesi Sezai Berber ve TAYAD Yönetim Kurulu Başkanı Behiç Aşçı’nın katıldığı basın toplantısında, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin giderek büyümekte olduğuna dikkat çekilerek, çözüm için bağımsız izleme kurullarının gerektiği vurgulandı.
BU ÜLKENİN CEZAEVLERİNDEN YÜKSELEN ÇIĞLIĞA DAHA NE KADAR KULAKLARIMIZI KAPATACAĞIZ!
ÇÖZÜM İÇİN BAĞIMSIZ İZLEME KURULLARI GEREKLİDİR
TTB, KESK, DİSK, ÇHD, TİHV, İHD, TAYAD, TUAD-DER ve TUYAB’ın dahil olduğu demokratik kitle örgütleri tarafından kurulan HAPİSHANELER İZLEME KURULU, Türkiye cezaevlerinde yaşanan sorunların çözümüne katkı sunmak ve sürece müdahil olmak üzere oluşturulmuştur.
Cezaevleri her dönem insan hakları ihlallerinin yoğun olarak yaşandığı ve günümüz koşullarında bu ihlallerin giderek arttığı yerler olarak çözüme en acil ihtiyaç duyulan sorunlardan biri durumundadır.
Bu ülkede geçtiğimiz yıl Eylül ayında yangın çıkan cezaevi aracından çıkamayan 5 mahkum yanarak can verdi. Bu yılın başında Pozantı Cezaevi’nde çocuklara uygulanan şiddet, cinsel taciz ve tecavüzün öfkesi ve utancı hala üzerimizdedir. Geçtiğimiz Haziran ayında Urfa Cezaevi’nde çocuklar dahil her yaştan hükümlü ve tutuklu her türlü insani iletişim yolunun tıkanması sonucu canları pahasına, yanmak pahasına seslerini duyurmaya çalıştılar. Bu örnekler ülkemiz cezaevlerinden yükselen çığlığın, yaşanan dramın yakın zamandaki en somut, en yakıcı göstergeleridir.
İşkence ve ağır tecrit uygulamaları, ciddi sağlık hakkı ihlalleri, ağır disiplin cezaları, iletişim ve sohbet hakkı engelleri, anadil yasağı gibi öne çıkan ihlallerin yanı sıra cezaevlerinin aşırı doluluğu sorunların ana kaynağını oluşturmaktadır.
Geçtiğimiz günlerde yakınlarının feryadına rağmen cezaevinde yaşamını yitiren kanser hastası tutuklu Muhlis Barut örneğinde olduğu gibi, tedavileri cezaevi koşullarında sürdürülmesi imkansız olan ve hastalıkları son aşamaya gelen tutuklu ve hükümlülerin infazlarının ertelenmesine dair zorluklar yaşanmakta, tüm insani talepler yasa-kural-yönetmelik sarmalında yok edilmektedir. İnsana ait bütün değerler mevzuat duvarına çarpmaktadır. Oysa sorun mevzuat-yasa-yönetmelik değil, uygulama iradesidir.
Demokratik bir devlette tüm yurttaşların, bilhassa cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin yaşam hakları ve güvenlikleri mutlak olarak güvence altında olmalıdır. Dolayısıyla fiziksel yapı, insan gücü ve mali yetersizlikler cezaevlerine kapatılmış insanların haklarının korunamamasının mazereti sayılamaz.
Bugün siyasal iktidar için tüm toplumu suçlu ilan edip cezaevlerini doldurmak devlet olmanın yeter koşulu olarak görülüyor. Nitekim cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısı 2005 yılında 55.870 iken 31 Mart 2012 tarihinde 132.369’a yükselmiş ki, Türkiye yakın tarihi bu denli keskin bir artışa tanık olmamıştır. (Denetimli serbestlik gibi düzenlemeler ile 31 Mayıs 2012 tarihinde toplam sayı 125.100 olmuştur)
Temmuz 2012’de kanunla kurulan Türkiye İnsan Hakları Kurumu mevcut hali ile hapishaneleri bağımsız olarak denetlemekten uzaktır. Bu düzenleme Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerini karşılamamaktadır. Bu nedenle bağımsız bir denetim mekanizmasına ihtiyaç olduğu açıktır.
Ancak, bugünkü hapishane yönetim pratiği, bu ihtiyaçtan çok uzaktır. Kurul üyelerinin hapishaneleri ziyaret talepleri reddedilmektedir. Adalet Bakanlığı randevu taleplerimize cevap dahi vermemekte, yaşanan insan hakkı ihlalleri çığ gibi büyümekte ve ne yazık ki cezaevlerinde insanlar ölmeye mahkum edilmektedir.
Ekte sunduğumuz “2011 Hapishaneler Hak İhlalleri Raporu” TTB, KESK, DİSK, ÇHD, TİHV, İHD, TAYAD’a bildirilen hak ihlallerinden oluşmaktadır. Rapor yaşanan hak ihlallerinin bir kısmını yansıtmakta, bizlere ulaşabilmeyi başarabilmiş yardım taleplerinden oluşmaktadır. Ne yazık ki cezaevlerindeki gerçek tablo bundan çok daha ağırdır.
Kurucusu olduğumuz “Hapishaneler İzleme Kurulu” bileşenleri olarak bizler, hapishanelerdeki birçok sorunun çözümünün mümkün olduğuna inanıyoruz. Bunun için hapishanelerin bağımsız izleme kurulu denetimine açık olması gerekmektedir. Kurul hapishaneleri denetleyebilmeli, sorunları yerinde tespit edebilmeli ve çözüm konusunda muhatap alınmalıdır.
Kurulumuz, hapishanelerdeki sorunların çözümü konusunda etkili demokratik kitle örgütlerinden oluşmaktadır. Talebimiz bu kurulun iradesinin desteklenmesi, Adalet Bakanlığı tarafından tanınması ve yetkilendirilmesidir.
BASINA VE KAMUOYUNA DUYURULUR.
HAPİSHANELER İZLEME KURULU ADINA;
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ (TTB)
KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKALARI KONFEDERASYONU (KESK
Bugün 0 kez görütülendi. Toplam 89 kez görüntülendi