4+4+4 sisteminin yarattığı sorunlar doktor raporu ile çözülemez

17 Ağu 2012

Milli Eğitim Bakanlığı’nın “4+4+4 Eğitim Sistemi”nde yaşanan sorunları doktor raporu ile çözmeye çalışmasının ardından, şimdi de Sağlık Bakanlığı raporların kamu ve üniversite hastanelerinden alınması yönünde yaptığı kısıtlamayla durumu iyice karmaşık hale getirdi. TTB Merkez Konseyi, sorunların doktor raporu ile çözülemeyeceğini bildirdi.

TTB Merkez Konseyi bugün (17.08.2012) “4+4+4 Eğitim Sistemi”nde yaşanan sorunlar ve Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıkları’nın bu sorunların çözümünde hekimler ile velileri zor durumda bırakan tutumuna ilişkin bir basın toplantısı düzenledi.

TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan, TTB İkinci Başkanı Prof. Dr. Gülriz Erişgen, TTB Genel Sekreteri Dr. Bayazıt İlhan ve TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Osman Öztürk’ün katıldığı basın toplantısında, 4+4+4 sisteminde yaşanan sorunların eğitimsel sorunlar olduğu ve doktor raporu ile çözülemeyeceği vurgulanırken, “Eğer istenen raporsa, Türk Tabipleri Birliği bu yıl okula başlaması beklenen 600 bin çocuğun tamamına rapor vermektedir” denildi.

 

17.08.2012

Çocuklarımızın Gelişimi Normaldir, Onları Erken Okula Başlatmak İsteyip Damgalayanlar Kendilerine Bakmalıdırlar!

UMUDUMUZUN ÇİÇEKLERİ ÇOCUKLARIMIZIN

HEP YANINDA OLACAĞIZ

Mutlu olmak varken bu dünyada, geceler geldi dayandı kapımıza, … … …

Çok olun, çocuklar, çok olun, yapraklar kadar, balıklar kadar çok olun, el ele verin, çocuklar, el ele, bütün gündüzler sizin olsun, yaşayın dünyayı doya doya.

Çocuklar, çiçekleri umudumuzun.

(A.      Kadir)

Aylardır “4+4+4” eğitim sistemiyle okula başlama yaşının 72 ayın altına çekilmesini tartışıyoruz.

Uygulamanın çocuklarımız için yaratacağı sakıncaları, konunun taraflarıyla birlikte defalarca açıkladık. (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası/Eğitim-Sen ve Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği’yle birlikte yaptığımız basın açıklamasının ilgili bölümünü ekte tekrar paylaşıyoruz.)

Yaşı 66-72 ay arası olan çocuklarımızın oyun çocuğu olduğunu ve ilkokul birinci sınıfa başlatılmaya zorlanmalarının bilim dışı olduğunu konunun uzmanlarıyla birlikte dile getirmemize rağmen Milli Eğitim Bakanlığı’nın ısrarı sürüyor. Sağlık Bakanlığı da 06.08.2012 tarihinde valiliklere gönderdiği bir yazı ile bu yaş grubunda olan çocuklarımız için “bedenen veya zihnen gelişmemiş tıbbi tanılı rapor üzerine ilkokul kayıtları bir yıl ertelenebilmektedir” ifadesine yer verilmiş ve bu raporların kamu ve üniversite hastanelerinde çalışan çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanlarınca verilebileceği belirtilmiştir.

Bunun üzerine verilen kimi raporlarda çocuklarımıza örneğin uluslararası tanı sınıflaması sistemi olan ICD 10’a göre “F82 Motor fonksiyonda özel gelişimsel bozukluk” tanısı dahi konabildiği görülmüştür.

Çocuklarımızı “bedenen veya zihnen gelişmemiş” diye damgalamak ve bakanlıkların aileleri buna zorlaması en hafif deyimiyle büyük haksızlıktır.

Çocuklarımızın gelişimleri normaldir. Anormal olan bilim dışı biçimde erken okula başlamaya zorlanmalarıdır.

Bu açıklamamız yaşları 66-72 ay arasında olan 600 000 çocuğumuza Türkiye’deki hekimlerin raporudur.

Bir kez daha açıklıkla ifade ediyoruz: Bu yaş grubundaki çocuklar sosyal, duygusal, bilişsel, dil ve motor becerileri açısından anasınıfına gitmelidirler, birinci sınıfa başlatılmalarının gelişimlerine etkileri olumsuz olacaktır.

Siyasi iktidar ise yaptığı düzenlemenin dayanaklarını bile açıklamaktan aciz durumda.

Milli Eğitim Bakanlığı,”12 Yıl Zorunlu Eğitim/Sorular-Cevaplar” broşüründe;

Kendi kendine sorduğu “Sistemi niye 4+4+4 diye ayırdınız?” sorusuna; “ Her ülke kendi kültürüne göre şekillendiriyor. ‘Bizde neden 4+4+4?’ diye sorulacaksa o zaman Japonya’ya da ‘Niye 6+3+3’ diye sorulması gerekir.” cevabını (!) veriyor.

“Bu kanun yeterince tartışıldı mı?” sorusunun karşılığı ise şöyle; “8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim, olağanüstü bir dönemde getirildi. O günden bu yana 15 yıldır tartışılıyor.”

Her şey apaçık:

Şair A. Kadir’in mısralarındaki “geceler gelip kapımıza dayanan” karanlık zihniyet, bütün toplumu kendi gerici dünya görüşü doğrultusunda yukarıdan aşağıya şekillendiriyor; çocuklarımızın geleceğini karartmaya çalışıyor.

“Dindar ve Kindar” nesil yetiştirmek için, henüz oyun çağındaki çocuklarımızı  (okul öncesi eğitimin lâfını bile etmeden) okula başlamaya zorluyor.

Çocukların ruh ve beden sağlığından sorumlu Sağlık Bakanlığı da Milli Eğitim Bakanlığı’nın yardımına koşuyor.

1219 sayılı tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun uyarınca bir kişinin beden ve ruh durumu hakkında, bu yasa gereğince hekimlik yapma yetkisi olan tüm hekimlerce rapor düzenlenebileceği açık,

Sağlık Uygulama Tebliği’ne göre Sosyal Güvenlik Kurumu ile anlaşmalı özel sağlık kurum ve kuruluşları tarafından düzenlenen raporlara dayalı tedaviler geri ödeme kapsamında,

Memurların hastalık raporlarının, 5510 sayılı Kanun ve ilgili mevzuatında belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde kendilerini tedavi eden kurum tabipliği, aile hekimliği veya SGK ile sözleşmeli sağlık hizmeti sunucuları tarafından düzenlenmesinin esas olduğu kurala bağlanmış,

Hatta belirli koşullarda SGK ile sözleşmesi bulunmayan sağlık hizmeti sunucuları tarafından verilen raporların da hastalık izni verilmesi için geçerli olacağı da düzenlenmiş olduğu halde,

6 Ağustos günü yayınladığı ”Duyuru” ile 66 ay ve üzeri çocuklara verilecek raporları kamu ve üniversite hastaneleriyle kısıtlıyor.

Bakanlığa sesleniyoruz;

Toplum mühendisliği Sağlık Bakanlığı’nın işi değildir,

Hekimlik mesleğini kendi ideolojik, politik amaçlarınıza alet etme çabanızdan vazgeçin,

Çocuğunu erken yaşta okula göndermek istemeyen anne babalara zorluk çıkarma, raporları düzenleyecek olan hekimler üzerinde psikolojik baskı kurma tutumunuza son verin.

Bilinsin ki;

Bizler, mesleki bilgi ve birikimimizi binlerce yıldan süzülüp gelen hekimlik vicdanımızın rehberliğinde, her zaman için çocuklarımızın yararına kullanacağız.

Ve bilinsin ki;

Çocuklarımızı “Dindar ve Kindar” Nesil Yetiştirmek Emellerine Alet Etmek İsteyenlere Karşı

DOKTOR AMCALARI/TEYZELERİ

UMUDUMUZUN ÇİÇEKLERİNİN HEP YANINDA OLACAK!

 

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ MERKEZ KONSEYİ

Ek: “4+4+4 Eğitim Sistemi” İçin Rapor

*Gelişim dönemi açısından henüz oyun çağında bulunan 66 aylık çocuğun okul öncesi eğitim almadan ilkokul disiplinine girmesi, onun ruhsal, duygusal ve bilişsel gelişimini sekteye uğratarak yıllarca sürecek olan akademik hayatı açısından olumsuz sonuçlar doğuracaktır.

*5 yaş çocuğu (60-71 aylar arası)zihinsel, fiziksel, sosyal ve psikolojik olarak ilkokula henüz hazır değildir. Çocuğun okul eğitimine katılabilmesi için gerekli sosyal, duygusal, bilişsel, dil ve motor becerilerinin gelişimi 6 yaştan(72 ay) önce tamamlanmaz. Bu bilimsel ortalama dışında kalan çok az çocuk vardır.

* Çocukların bu gelişimleri tamamlanmadan ilkokul 1. sınıfa başlamaları ruh sağlığını pek çok yönden olumsuz olarak etkileyecektir:

-Küçük yaşta okula başlayanlarda ayrılık kaygısı rahatsızlığı görülme riski, altı yaşında ilkokula başlayan çocuklara göre daha fazladır. Özellikle bu çocuklar okul öncesi eğitim almadılarsa risk daha da artmaktadır.

-Dürtü kontrolü 5 yaşındaki bir çocukta tam gelişmediğinden davranışlarının kontrolünü sağlamakta zorlanacak, sınıfta sırasında bekleyemeyecek ve ilkokulda uyması gereken kurallara uymakta güçlükler yaşayabilecektir.

-Beş yaşından önce el-göz kordinasyonunun, ince motor becerilerin, işlemsel düşüncenin tam gelişmemiş olması, soyut düşüncenin yetersizliği ve dikkati sürdürmedeki güçlükler nedeniyle bu yaştaki çocuklar öğrenme becerilerinde zorlanacaklardır. Bu yaştaki çocukların okulda belli seviyede başarı elde etmekte zorlanmaları gelişimsel açıdan normal olmasına karşın okul programları kapsamında beklenen kazanımları karşılamamaları nedeniyle, başarısızlık olarak yorumlanacak ve gereksiz olarak ‘zeka geriliği’, ‘öğrenme güçlüğü’ veya ‘dikkat eksikliği’ olduğu gibi tanımlara maruz kalacaktır.

*Ayrıca bu çocukların 6 yaş grubu (72-83 aylar) ile aynı sınıflarda eğitime alınacağı açıklanmıştır. Bu da ayrı bir sakınca getirmektedir. Bu demektir ki aynı sınıfta 60-83 aylar arasında, yani aralarında yaklaşık 2 yıl fark olabilen çocuklar olacaktır. Bu durumda gelişimsel özellikler açısından 72-83 aylık çocuklar doğal olarak 60-66 ay arasındakilere göre çok önde olacak, onlardan daha hızlı öğrenecek, beklenenleri daha kolay yerine getirecektir. 60-66 aydakiler de bu durumda zorunlu olarak sınıfın daha başarısız ve geriden gelen grubunu oluşturacaklardır, yani bu grup daha okula başlarken başarısızlık duygusuna mahkum edilecek ve bu duygu onlarla eğitim yaşamları boyunca gidecektir. Erken dönemde kazanılan başarısızlık duygusunun çocukların daha sonraları da kendilerine güven duymalarını engellediği bilimsel olarak gösterilmiştir. Erken dönemde başarısızlık duygusu edinen çocukların okuldan soğudukları ve okul yaşamını kısa sürede bıraktıkları yapılan araştırmaların çok net olarak ortaya koyduğu bir gerçektir. Dolayısıyla eğitime başlama yaşını aşağıya indirmenin önemli bir sonucu kendini başarısız görerek büyüyen ve dolayısıyla kendine güvensiz ve başarılı olabileceğine inancı kalmamış nesiller yetiştirmek olacaktır. Milli Eğitim Bakanlığı böyle bir sorumluluk aldığının da farkında mıdır?

* Ayrıca 5 yaş uygulaması 1983-1985 yıllarında zaten ülkemizde denenmiş ve olumsuz sonuçlarından dolayı vazgeçilmiştir,

* Ülkemizde yapıldığı gibi okul öncesi eğitimi ilkokulun ilk yılına sıkıştırmak ve sınıf öğretmenlerini okul öncesi çağı çocuklarıyla eğitim yapmaya zorlamak gibi bir uygulama dünyada kabul görmemekte, gelişmiş ülkelerde yaygın ve ücretsiz okul öncesi eğitim ve kreş imkanları sağlanmaktadır. Eğitimin bu evreleri çocuğa temel oluşturduğundan vazgeçilmez önemdedir, geçiştirilemez.

*Daha önce de duyurmaya çalıştığımız tüm bu gerçeklere karşın okullarda ve müfredatta hiçbir yeterli hazırlık olmadan uygulama başlatılmaktadır. Okulların maddi koşulları, sıraları, tuvaletleri, tahtaları bu denli küçük çocuklar için hazır değildir. İlköğretim öğretmenleri 5 yaş çocuklarla çalışmaya ve aralarında 2 yaş fark olan iki farklı grubu aynı sınıf ortamı içinde eğitmeye hazır değildir.

Türk Tabipleri Birliği / Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği / Eğitim Sen (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası)/04 Ağustos 2012

 



Bugün 0 kez görütülendi. Toplam 466 kez görüntülendi

Yorumlara kapalı.