Yatağan’da bir işçinin yaşamını kurtarmaya çalışırken yargılanan hekimlere destek
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konsey üyeleri Prof. Dr. Mehmet Zencir, Dr. Filiz Ünal İncekara ve Dr. Zülfükar Cebe, Muğla’nın Yatağan ilçesinde iş kazası sonucu ağır yaralanan 16 yaşındaki işçinin yaşamını kurtarma mücadelesi veren hekimlerin “adli bildirimi geciktirmekle” yargılandığı davada, hekimlere destek vermek üzere 26 Temmuz 2012 tarihinde Muğla’ya gittiler. Davayı izleyen ve çeşitli temaslarda bulunan TTB Merkez Konseyi üyeleri ve Muğla Tabip Odası yöneticileri, daha sonra konuya ilişkin basın açıklaması yaptılar.
26.07.2012
BASINA VE KAMUOYUNA
25.06.2012 tarihinde Yatağan’a bağlı Madenler Köyünde bulunan benzin istasyonunda talihsiz bir iş kazası yaşanmış onaltı yaşında genç bir işçi elektrik çarpması sonucu ağır yaralı olarak Yatağan Devlet Hastanesi Acil Servisine getirilmiştir. Elektrik çarpmasına bağlı kalbi duran işçi, dört hekim arkadaşımız tarafından yaşama döndürülmeye çalışılmış, ne yazık ki tüm müdahaleler sonuçsuz kalmış, bir gencimiz daha iş kazası sonucu kaybedilmiştir. Öncelikle yakınlarına başsağlığı dileriz.
Bugün sizlerle ölümlü iş kazalarını, son çıkan iş yasasının işçi sağlığı ve güvenliğine etkilerini konuşmak, görüşlerimizi sizlerle paylaşmak isterdik. Ne yazık ki bunları konuşmayacağız, anlamakta güçlük çektiğimiz hekim arkadaşlarımız hakkında açılan bir dava hakkında görüşlerimizi sizlerle paylaşacağız.
Adli makamlar tarafından yaralı genç işçiyi yaşama döndürmeye çalışan dört hekim arkadaşımız ve bir tıbbi sekretere Türk Ceza Kanunu’nun Görevi Kötüye Kullanma suçunu düzenleyen 257. maddesinin 2. fıkrası uyarınca cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılmıştır. Davaya söz konusu olan mesele adli bildirimin geciktirilmesidir. Gerekçe hekim arkadaşlarımızın ve tıbbi sekreterin görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstermiş olması. İdari sorumluklarımız kapsamında adli bildirim işlemi de gerçekleştirilmiştir, dava gerekçesi 36 dakikalık gecikmedir. Suçlamayı anlamakta güçlük çekiyoruz. Ağır yaralanma ile gelen hastanın yaşama döndürülmesini hedefleyen tıbbi müdahale değil idari bir işlem olan adli bildirimin öncelikli olarak yapılması bizden istenmektedir. Aldığımız eğitim, etik değerlerimiz, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarını Tarzı İcrasına Dair Kanun, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi, Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği, vb. birçok düzenlemeye göre temel görevimiz 16 yaşında genç bir hastayı hayata döndürmek için elimizden geleni yapmaktır.
Cumhuriyet Savcısı haklarında hazırladığı iddianame ile hekimlerin görev tanımlarını Yasaya ve Tüzüğe rağmen yeniden belirlemiştir. Sigortasız, iş güvenliği, can güvenliği olmayan koşullarda çalıştırılmasına ilgili bütün makamların göz yumduğu bir çocuğu hayata döndürmek için saniyelerin önemli olduğu bir çabayı sürdürmek iddianameye göre, hekimlerin öncelikli görevi değildir. Bunun yerine hekimlerin öncelikli görevi çocuğun ölümüne neden olan kişilerle ilgili delillerin toplanmasını, sağlamaktadır(!).
Hekimlere yönelik böylesine hatalı ve yanlı bir yorum ile iddianamenin hazırlanması en başta Cumhuriyet Savcılarının objektif ve tarafsız olması zorunluluğuna aykırıdır. Son yıllarda hekimler hakkında benzer olaylar nedeniyle Türk Ceza Kanunu’nun 279. ve 280. maddelerinde düzenlenen Suçu Bildirmeme ile yine aynı Kanunun 257. maddesinde düzenlenen Görevi Kötüye Kullanma suçlarından çok sayıda kamu davası açılmaktadır. Bu davaların tamamına yakınında hekimlerin birincil görevinin yaşamı kurtarmak, sağlık hizmet vermek olduğu unutulmakta ve hekimin adli vakalardaki mevzuattan kaynaklı yükümlülükleri bizzat yapması veya hastayı bir yana bırakarak adli bildirimlerin takipçisi olması beklenmektedir. Konu ile ilgili mesleki tutumuzu yetkililer ve kamuoyu ile bir kez daha paylaşmayı önemli buluyoruz: “Tıp camiasının bir üyesi olan biz hekimlerin öncelikli görevi yaşam hakkının korunmasına yöneliktir, böyle de devam edecektir.”
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ MERKEZ KONSEYİ
Bugün 0 kez görütülendi. Toplam 79 kez görüntülendi