Kompozit Doku Nakilleri Raporu
12 Haziran 2012
Türk Tabipleri Birliği’nin ilgili uzmanlık dernekleriyle birlikte hazırladığı “Kompozit Doku Nakli Raporu” bugün (12.06.2012) düzenlenen basın toplantısıyla paylaşıldı. Basın toplantısına TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu, TTB Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu (UDEK) Sekreteri Dr. Dilek Aslan, Türk Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği’nden Dr. Sühan Ayhan, Türkiye Psikiyatri Derneği’nden Dr. Behçet Coşar, Türk El ve Üst Ekstremite Cerrahisi Derneği’nden Dr. Sinan Bilgin katıldılar.
12.06.2012
BASIN AÇIKLAMASI
Bu rapor son dönemlerde ülkemizde farklı nedenlerle gündeme gelmiş olan kompozit doku nakilleri konusunda Türk Tabipleri Birliği tarafından hekimliğe ve kamuoyuna duyulan sorumluluk nedeniyle
-konunun bilimsel, etik ve hukuksal çerçevesini hekimlik mesleği açısından çizebilmek,
-hekimlerin ve kamuoyunun olası sorularına yönelik yanıtlar üretebilmek amacıyla
konuyla ilgili olduğu düşünülen uzmanlık derneklerinin (Türk Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği, El ve Üst Ekstremite Cerrahisi Derneği, Rekonstrüktif Mikrocerrahi Derneği, Türk Anestezi ve Reanimasyon Derneği, Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği, Türkiye Biyoetik Derneği, Türkiye Psikiyatri Derneği) katkısı ile hazırlanmış olup rapora katkı sunan kurum ve kişiler temsilci olarak bildirilen ve çoğunluğu konuyla ilgili aktif olarak çalışan hekimlerdir.
Rapor konunun kamuoyu gündemine gelmesine neden olan tek tek vakaların incelenmesi, soruşturulması ve bir sonucun/yargının bildirilmesi amacı taşımamaktadır. Bununla birlikte rapor doğal olarak gerek söz konusu gerekse de bundan sonra gündeme gelebilecek vakalar ve ilgili tabip odalarınca yürütülecek disiplin işlemlerine ışık tutacaktır.
Dünyada 1980’lerden bu yana bilimde ve tıpta kaydedilen gelişmeler ile giderek daha fazla organın nakli mümkün olmakta; 2000’li yıllarda ulaşılan aşamayla; çoklu doku ve organ parçalarının aktarımı anlamında kompozit dokular nakledilmeye başlanmıştır. Ülkemizde son dönemde yaşanan olgular bu tıbbi uygulamanın ilk örneklerindendir.
* Kamuoyu ile ilk olarak paylaşmak istediğimiz oldukça yeni olan, yoğun emek, bilgi, yetkinlik ve insan gücü ile gerçekleştirilen tüm bu organ nakli operasyonları dünyada ve Türkiye’de tıp adına çok önemli ve öncü nitelikte gelişmelerdir. Ülkemiz araştırmacılarının ve bilim insanlarının da yıllardır uluslararası ekiplerde yer alarak bu alanda çalıştıkları, bu öncü ameliyatları yapma yetkinliğine sahip oldukları bilinmektedir.
* Organ bağışı öz itibariyle insana, insan yaşamına verilen değere ait bir konu olup süreç pratik olarak bağışla başlamaktadır. O nedenle organ nakliyle ilgili her tartışmanın organ bağışlamayı olumsuz etkilememesi ve gösterenleri, yakınlarını incitmemesi gerekir. Organ bağışı ve bağışlayanlar hiç kimsenin, hiçbir kurumun “malzemesi” olamayacak şekilde ortak bilinçle toplumun koruması altında olmalıdırlar. Türkiye’de konunun olması gereken insani değerler ışığında ele alınması, “medyatik bir tüketim gündemi” olmaması için herkesçe özen gösterilmesi gerekmektedir. Türkiye’de organ bağışlanması desteklenmeli, hayat kurtarıcı organ nakilleri ön planda değerlendirilirken, uygun kompozit doku nakli bekleyen uygun kişilerin de bu bağışlardan faydalanması sağlanmalıdır.
* “Nakil” alanında çalışmak toplumsal, kişisel, hukuki, etik vb. birçok yanı nedeniyle güçlükler içermesinin ve bütün bunların hekimi de ilgilendirmesinin yanı sıra ve ötesinde bir hekimlik pratiği olarak da tahammül sınırlarını zorlayan, deyim yerindeyse “insan üstü” bir çaba ister. O nedenle kamuoyuna yansıyan vakalarla ilgili bilimsel platformlar dışında görüşleriyle katkı sunan hekimler dahil herkesin bu birikimi hissetmesi yerinde olur. Bu alanda çalışma özverisi gösteren hekimlerin (kuşkusuz bütün ekibin) ve göstermek isteyeceklerin biricik olan insanın yaşamına “katmak” için ihtiyaç duydukları iç enerjinin kamuoyu önündeki tartışma süreçlerinden etkilenerek söndürülmemesi, bir başka ifadeyle hekimlerin bu alana yönelmekten çekinmemelerini sağlayacak bir duyarlılıkla sürdürülmesi gerekir.
* Hasta açısından kompozit doku nakli ancak tüm tedavi seçenekleri tükendikten sonra verilmesi gereken bir karardır.
Hastalar, görünümle birlikte ciddi işlevsel kayıpları olduğu takdirde böylesine riskli bir işlem uygulanabileceğini bilmelidirler.
Kompozit doku nakilleri hayat boyunca uygulanması gereken bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçların olası komplikasyonları ve maliyeti açısından pahalı ve belli tıbbi riskleri olan girişimlerdir. Bu açıdan hasta seçimi son derece önemli olup hastaların özel olarak hazırlanmış bilgilendirme ve onam formlarını dikkatle okunmasının ötesinde süreci ve olası sonuçlarını bütünüyle kavramalarına olanak veren bir zaman sağlanmalı, hastanın çok iyi anladığına emin olunmalıdır.
* Seçilen alıcı, endikasyonlar açısından çok iyi değerlendirilmelidir. Kompozit doku aktarımı gibi insan yaşamının niteliğini geliştirici operasyonlarda hem ameliyat esnasında hem de ameliyat sonrası dönemde operasyonun başarısı değerlendirilirken, post operatif tıbbi bakım, organ reddi olasılığı, alt ve üst ekstremite nakillerinde olduğu gibi organların fonksiyonlarının kazanılması gibi etkenler göz önüne alınarak yarar–zarar dengesi kurulabilmeli, hastanın maruz kalacağı risk ve zarar sağlayacağı yarardan yüksek ise, riskler ağır basıyorsa hastanın yaşamı pahasına denemekten kaçınılmalıdır.
* Kompozit doku nakli sadece cerrahi bir işlem olarak algılanmamalı; psikiyatrik, immunolojik, metabolik, hastanın genel sağlığı, sosyolojik, etik yönleri olan ve ameliyat sonrası yoğun bakım ve uzun süreli rehabilitasyona ihtiyaç gösteren tam uyumla çalışması gereken önemli bir ekip işidir.
* Yüz ve kol-bacak nakilleri, nakil yapılan kişinin hayatını kurtarmak amacıyla değil, bağımsız yaşayabilmesini kolaylaştırıp hayat kalitesini arttırmak için planlanan girişimlerdir. Nakilde başarıdan söz edebilmek için alıcı vücut tarafından reddedilmemesi kadar fonksiyonel olarak da hastanın yaşamına katkıda bulunması gerekir.
* Nakil kararının verilmesi bir anlamda “kriz anı” yaklaşımı gerektirmektedir. Çünkü süreç çoğunlukla “kriz anı” şeklinde ilerler. Kriz zamanlarında bireyler kendilerine söylenen sözleri seçici duyarlar. Bu nedenle bilgilendirme yapan ekibin sözel bilgilendirme sonrasında, bilgiyi yazılı olarak da vermesi ve adayın bunlardan ne anladığını kontrol etmesinde yarar bulunmaktadır.
Tıbbi olarak nakil kararı verildikten sonra alıcının hiçbir baskı/zorlama altında kalmaksızın özgürce karar vererek (özerklik) doku- organ almaya gönüllü olması ve bireyin bu kararı vermesine yetecek düzeyde akıl ve ruh sağlığına sahip olması(yetkinlik) yönleriyle ruhsal açıdan değerlendirilmesi gerekir.
* Tıbbi olarak nakil kararı verilmesiyle ilgili olarak Sağlık Bakanlığı Kompozit Doku Nakli Merkezleri Yönergesi’ni onaylayarak 29.03.2011 tarihinde ve 13984 sayısı ile yürürlüğe koymuştur. Bu yönergeyle birlikte yayınlanan kol-bacak nakli ile ilgili güncel endikasyonlar rehberi de yayınlanmıştır. Buna göre;
ülkemizde iki taraflı önkol naklinin esas hedef olduğu, bacak nakillerinin de, diz altı seviyede olmak kaydı ile ek hedefler olarak ortaya konduğu anlaşılmaktadır.
Tek taraflı önkol nakli yapılabilmesinin özel durumları tariflenmiş, bu özel durumda bile asimetrik, dirsek üstü seviyesinden nakle izin verilmemiştir. Bu haliyle güncel endikasyon listesi, aslında ihtiyaca cevap verebilecek özelliklere sahiptir. Ancak, hekimlikte “hastalık yok hasta vardır”. Bu rehber de kesinlikle doğru ve tam olarak değerlendirmeye alınmalıdır.
Alt ekstremite fonksiyonları, endikasyon rehberinde nakle uygun görülen dizaltı seviyesinden ampute olmuş kişilerde, zaten protez kullanımı ile kaliteli olarak sağlanabilmektedir. Dizüstü nakilleri ise bu seviyede yapılacak replantasyonların bile oldukça tartışmalı olduğu düşünüldüğünde, fonksiyonel sonuçları açısından hastaları çoğu zaman tatmin eden sonuçlar vaat etmemektedir. Güncel endikasyon rehberine göre ülkemizde yapılabilecek alt ekstremite nakline aday olan kişiler, dizaltı protezleri ile de mutlu olabilirler. Günümüzde dünyada az da olsa dirsek üstü ve diz üstü transplantasyon örnekleri bulunmaktadır.
* Çoklu nakle aday kişilerde, risklerin en aza indirilebilmesi için daha detaylı ve doğru planlamanın yapılması gereklidir. Planlaması eksik olan çoklu nakillerin hayati tehlike yaratabileceği ve böyle komplike ve karmaşık bir girişimde öngörülebilecek risklerin en aza indirilmesinin gerekli olduğu unutulmamalıdır. “Öncelikle hastaya zarar verilmemesi” temel etik yaklaşımı dikkate alınmalı ve uygulamalar bu yaklaşım çerçevesinde kurgulanmalıdır.
Ekstremite nakillerinde nakledilecek uzvun iskemi süresi de hayati öneme sahiptir. Bu yüzden alıcı ve verici ameliyatlarının, mümkün olduğunca aynı hastanede veya şehirde yapılması sağlanmalıdır.
* Ekstremite ve yüz nakilleri, kişinin kendini gerçekleştirme hakkını sağlama amacı taşımaktadır. Organ ve doku nakli, hekimin kendisine kanunen tanınmış bulunan meslek hakkının icrası olarak kabul edilmekle birlikte, tıp bilimince öngörülen şartlarda yapılması kaydıyla müdahale hukuka uygunluk taşıyacaktır. Nakil uygulamalarının hukuka uygun sayılabilmesinin bir diğer koşulu ise hastanın rızasının gereği gibi yapılmış bir aydınlatmaya dayanmasıdır. Bu aydınlatmanın nakil sürecini, risklerini, başarı şansını, nakil sonrası hastayı nasıl bir hayatın beklediğini, kullanmak durumunda kalacağı ilaçların yan etkilerini, tedaviyi bırakmasının sonuçlarını kapsayacak biçimde hastanın anlayacağı şekilde yapılması gerekmektedir. Öte yandan hastanın ruhsal durumunun da sağlıklı biçimde karar vermeye elverişli olması rızanın hukuken geçerli sayılabilmesi açısından son derece önemlidir.
* Hekim açısından temel yükümlülük tıbbi nakil işleminin tıp biliminin esaslarına ve özen borcuna uygun biçimde gerçekleştirmesidir. Ölüm riski tıp biliminin ulaştığı seviyeye göre basit tıbbi müdahale olarak nitelendirilen bazı işlemlerde dahi bulunmaktadır. Hekim bu müdahalelerde ölüm riskini öngörerek, bunu önlemeye yönelik tedbirleri almakla yükümlüdür.
Yaşanan olumsuz insanlık deneyimlerinden çıkarılarak bu alandaki düzenlemelere yansıyan, özerklik, açıklık, bağımsızlık ilkelerinin biricik amacı insanların yaşam ve sağlıklarının korunmasıdır.
* Bu alandaki bilimsel kurulların temel işlevi de yararcı bir anlayışla toplumun genel mefaatlerini ya da bilgi üretimini değil insanların yaşam ve sağlıklarını önceleyerek değerlendirme yapılmasına hizmet etmektir. Organ ve doku nakilleri konusunda bilimsel inceleme yapacak ve endikasyon listesi dışında yer alan hallerde nakil onay kararı verecek kurul üyelerinin, temel işlevlerine aykırı olarak yargısını herhangi bir biçimde olumlu ya da olumsuz etkileyebilecek, nesnelliklerine gölge düşürebilecek her türlü etmenden bağımsız olabilmeleri sağlanmalıdır.
Değerlendirme; herhangi bir baskı odağının olası etkilerinden korunmanın güvence altına alındığı koşullarda yapılabilmelidir. Bağımsız çalışma olanakları tehdit altında olan kurullar bireyin yaşam ve sağlığı ile insani değerleri koruma işlevlerini gereği gibi yerine getiremeyeceklerdir. Bunun için karar verici kurulların bağımsız bir yapılanmaya ve işleyişe, bilimsel ölçütler üzerinden karar verme yetki ve yetkinliğine sahip olması, gerekmektedir. Aynı şekilde kararların açık ve ulaşılabilir, izlenebilir ve denetlenebilir olması önemlidir.
* Kompozit doku nakli Türkiye gündemi için görece yeni, yeni olduğu için de bilimsel ve hatta sosyal gerekliliklerin de halen eksikliği olan bir konudur. Taşların tam olarak oturmadığı bir konuda, bilgi ve yaşanmışlıklar artarak, yaşanan problemlerden ders çıkartarak ve yapılanların uzun dönem sonuçları görülerek bir yere varılabilecektir. O nedenle özellikle konunun halen tartışmalı, farklı görüşler olan yanları bilimsel platformlarda ele alınmalı, kamuoyu önünde bir reklam/tanınmışlık aracı olarak öne çıkan tartışmalara girmemeye özen gösterilmelidir.
* Organ ve doku veren ya da alan kişilere ait tüm kişisel bilgi ve veriler, kişinin özel yaşamına saygı ve mesleki gizlilik ilkeleri gereğince saklı tutulmalıdır. Alıcı ve verici ile ilgili tıbbi ve kimlik bilgilerinin mahremiyeti korunmalı; yazılı ve görsel kitle iletişim araçlarında hasta mahremiyetini çiğneyen, özel yaşamı sergileyen, hasta ve yakınlarının, ailenin korunmasını zedeleyen beyanlardan kaçınılmalıdır.
* Basın yayın organlarına yapılan açıklamalarda organ bağışını özendirici, kamuoyunu bilgisel temelde aydınlatıcı, hasta mahremiyetine saygılı ifadeler kullanılmalı ve halkın güveni kazanılmalıdır. Açıklamalar, merkezlerin reklamına yönelik ve ekipler arası rekabet izlenimi veren, hasta yararını göz ardı eden ifade ve eylemler içermemelidir.
* Ekstremite nakilleri, operasyon sırasında ve postoperatif dönemde komplikasyon ihtimalleri fazla olan ve hayat boyu uygulanacak bağışıklık sistemi baskılayıcı tedavi nedeniyle bazı riskleri içinde barındıran pahalı girişimlerdir. Kamusal sağlık otoritesi sağlık hizmetlerine ulaşımı güvence altına almalı, ameliyat sonrası tedavinin her koşulda sürdürülmesi gerekliliği nedeniyle kamusal güvencenin önemi özel olarak vurgulanmalıdır.
GELECEK İÇİN KISA, ORTA, UZUN DÖNEMDE
ÖNGÖRÜ, BEKLENTİLER, ÖNERİLER:
1. İşçi sağlığı ve iş güvenliği açısından Türkiye ne yazık ki çok olumsuz bir durumdadır. İşçiyi ve sağlığını önceleyen bir anlayış mutlaka hakim kılınmalıdır.
2. İş kazalarının ve trafik kazalarının önlenmesi ve acil yaralanmaların en iyi şekilde tedavisi ile uygun olgularda kopan ve dolaşımı olmayan uzuvların yerine dikilmesi bu hastalarımız için esas amaç olmalıdır.
3. Sağlık sisteminde öncelikle kopan uzuvların yerine başkasının uzuvlarının nakledilmesi değil, kişinin kendi kopan uzuvlarının yerine dikilmesini sağlayan ve başarılı replantasyon cerrahisini yüreklendirerek özendiren bakış açısı gereklidir. Bu bakış açısıyla replantasyon maddi anlamda çok daha ucuzdur, ayrıca ekip çalışması gerektirse de transplantasyondan çok daha basit organizasyonlarla uygulanabilir. Bunun için gerekli düzenlemeler, Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yapılmalıdır.
4. Organ bağışı gönüllüsü bireylerde ölüm sonrası kararlarının uygulanmasına yönelik bir düzenleme getirilebilir.
5. Sağlık Bakanlığı mevzuat hazırlıklarını yaparak kompozit doku nakli ile ilgili yönerge ile çerçeveyi çizmiştir. Hazırlanan yönerge geniş bir spektrumu kapsaması özelliği ile kabul edilebilir görülmekle birlikte, hazırlanırken kurumsal işbirliği anlamı da taşıyan ilgili bütün uzmanlık derneklerinin, meslek örgütünün görüş ve katkılarının alınmamış olması bir eksikliktir.
6. Antalya’daki üçlü, Hacettepe’deki dörtlü nakillerde yaşanan sıkıntıların endikasyon rehberinin dışına çıkıldığı için mi, yoksa rehberin dahilinde kalınmasına rağmen planlama hatasıyla mı; bu cerrahinin seyrindeki doğal komplikasyonlar nedeniyle mi olduğu tam olarak ortaya konmalıdır. Endikasyon rehberine uyulmasına rağmen, sıkıntılar yaşanmış ise, endikasyon listesinin tekrar gözden geçirilmesi şarttır. Eğer endikasyon rehberinin dışına çıkılmış ise, o zaman planlamayı detaylandıracak önlemlerin alınması kaçınılmazdır.
7. Alıcı adaylarının incelenmesi çok ayrıntılı olmalı, cilt renginden kemik-kas- damar-tendon-sinir yapısına kadar tüm anatomik yapı öncesinde incelenerek komisyona sunulmalı, aday muayene formu tekrar düzenlenmelidir.
8. Ulusal Koordinasyon Merkezi ve organ nakil koordinatörleri, bu konularda bilgilendirilmelidir.
9. Ulusal bekleme listesinde hangi hastaya nakil yapılacağı, hastanın durumunu belirleyecek bir puanlama esasına göre yapılmalıdır.
10. Doku Nakli Bilimsel Danışma Kurulunun üye sayısı, hasta değerlendirme aşamasında konuyla ilgili uzmanlık alanlarından (Etik, Psikiyatri, Anestezi, Transplantasyon İmmünolojisi vb) takviye edilerek artırılmalıdır.
11. Bu tür girişimlerle ilgili olarak hastane içi kurullarda konsültasyon ve liyezon psikiyatrisi bölümünden destek alınması önem taşımaktadır.
12. Hem yüz, hem de kol naklinde alıcının psikolojik olarak hazırlanması uzun bir süreçtir ve bazı hastalar kişilik yapısı nedeni ile böyle ameliyatlar için uygun olmayabilirler. Uygun hasta seçimi için ülkemize has psikolojik testlerin geliştirilmesi ve adayların operasyon öncesi listeye alınmadan önce bir bekleme süresini tamamlamaları gereklidir.
13. Ruhsat sahibi doktorlar ve merkezler ile ilgili çıkar çatışması durumunun önüne geçmek için uzmanlık derneklerinden yüz ve ekstremitere konstrüksiyonunda deneyimli bağımsız üyelerin de bu kurulda yer alması sağlanmalıdır.
14. Onam formları detaylandırılmalı ve akrabalar/şahitler önünde imzalanmalıdır.
15. Mevcut yönergede belirtilen endikasyonların birikimle hazırlandığı bilinerek bir rehber olarak azami titizlikle dikkate alınmalı, bilimsel kurul onayı dışında kişilerden özel izin yoluyla nakil yapabilme mekanizması kaldırılmalıdır. Hekim açısından temel yükümlülük tıbbi nakil işleminin tıp biliminin esaslarına uygun, tıp bilimince öngörülen şartlarda yapılabilmesi ve özen borcuna uygun biçimde gerçekleştirilmesidir.
16.Hem kas, hem de deri iskemiye çok dayanıklı dokular olmadığı için, özellikle uzuv nakillerinin mümkünse aynı şehirde veya bölgedeki bir merkeze yönlendirilmesi, merkezlerin de buna göre bir dağılım göstermesi gerekir. İskemi sürelerinin azaltılması için, diğer organ nakillerinde olduğu gibi alıcı ve verici ekiplerinin birbiriyle uyumlu ama ayrı ekipler olmasına özen gösterilmelidir.
17. Bir vericiden hem kol hem de yüz alınıyorsa ve aynı hastada kullanılması planlanmamışsa, ameliyatların başarısı açısından bu parçaların aynı merkeze verilmemesinin daha yerinde olacağı göz önüne alınmalıdır.
18. Önkol ile beraber yapılacak alt ekstremitetransplantasyonuendikasyonları ya seviye olarak bacak alt seviyelerine çekilmeli ya da geçici olarak kaldırılmalıdır.
19. Acil tedavilerin önündeki zorluklar ortadan kaldırılmalı ve replantasyon maliyet hesapları bu hastaların protez ve transplantasyon maliyetlerine ve hastaya faydaları açısından yeniden değerlendirilmelidir.
20. Hastanın durumu ile ilgili olarak yazılı ve görsel basına düzenli olarak yazılı açıklama yapılmalı, açıklamalar tek bir ağızdan, mümkünse kurumun basın ve halkla ilişkiler bölümünden yapılmalıdır.
21. Kompozit doku naklinde aksaklıkların giderilebilmesi için yapılan nakillerden geri bildirimin tam ve doğru olarak alınması ve sistemin bu ihtiyaçları karşılayacak hale getirilmesi gereklidir. Kısacası, kişiler değil, organizasyon ve sistem önemlidir.
22. Nakledilen ekstremitelerin fonksiyonel sonuçlarının, bağımsız bilimsel kurullarca detaylı olarak değerlendirilmesi/denetlenmesi gereklidir. Böyle bir uygulama objektif ve tartışmasız sonuçların öğrenilmesini ve bilgi birikimini artıracaktır. Başarı veya başarısızlık olabildiğince objektif kalarak ortaya konabilmelidir.
23. Yapılan vakalarda elde edilen sonuçların bağımsız kurullar tarafından değerlendirilerek ulusal bir bilgi bankasının oluşturulması sürecin bilimsel bir temele oturtulmasında çok faydalı olacaktır. Ayrıca uluslararası kayıt sistemlerine hastalar ve sonuçlar bildirilmelidir.
24. Sağlık Bakanlığı’nın konuyla ilgili oluşturduğu mevzuatın hekimliğin birey ve toplum yararına uygulanmasında bilimsel ve klinik özerklik açısından ilkesel sıkıntıları değerlendirilmelidir.
25. Özel olarak bu üst düzey birikim ve beceri gerektiren işlemleri yapan kimi hekimlerin özlük hakları açısından kimi özel izinlerle süreçte yer alabilmeleri de içinde bulunduğumuz durum açısından dikkate sunulmalıdır.
Sonuç olarak yüz ve uzuv nakli ameliyatları tıbbın geldiği noktada en üst düzey cerrahi girişimleri temsil eden ameliyatlardır. Bu ameliyatların ülkemizde başarı ile yapılıyor olması paylaşılmak istenen ve hepimiz açısından memnuniyet verici bir seviyedir. Ancak diğer nakillere göre medyatik açıdan çok ilgi çekici olan bu girişimler konusunda halkın doğru bilgilenmesi ve hasta güvenliği açısından bütün nakil adaylarının olası sorunlardan haberdar olmaları gerekmektedir. Basında çıktığı şekliyle maalesef mucize gibi algılanan kompozit doku naklinde kat edilmesi gereken halen uzun bir yol vardır. Durum böyle olduğu halde, kompozit doku nakilleri halk tarafından çok mutlu edici, sorunsuz, problemsiz tedaviler gibi algılanmaktadır. Bu algı yanlıştır ve düzeltilmelidir.
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
KATKI SUNAN UZMANLIK DERNEKLERİ
Bugün 0 kez görütülendi. Toplam 111 kez görüntülendi