Gezi Hekimliği Yargılanamaz!
16 Nisan 2014
Gezi olayları sürecinde Dolmabahçe Valide Sultan Camii’nde yaralılara acil sağlık hizmeti verdikleri için yargılanan hekimlere destek vermek ve açılan davaya olan tepkileri dile getirmek üzere İstanbul Tabip Odası tarafından 12 Nisan 2014 tarihinde bir basın açıklaması gerçekleştirildi.
Valide Sultan Camii önünde toplanan hekimler “Mesleğimizin Evrensel Değerlerini ve Hekimlik Onurunu Koruyacağız, Gezi Hekimliği Yargılanamaz”, “Camiiye ayakkabılarımızla değil, steteskoplarımızla girdik” yazılı pankartlar ve “Diren Hipokrat” yazılı dövizler taşıdılar.
Topluluk ilk olarak caminin yanındaki parktan kısa bir yürüyüşle cami önüne geldi. Daha sonra İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ali Çerkezoğlu bir konuşma yaptı. İlk kez cami önünde bir basın açıklaması yapmak zorunda kaldıklarını belirten Çerkezoğlu: “Gezide yaptığımız gibi hastanın, yaralının yanında; ağaçlarımızı, insanlarımızı katleden hükümetin karşısında olacağız” dedi.
Daha sonra İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Taner Gören; 31 Mayıs’ın hastaların, yaralıların, ölülerin, organ kayıplarının da olduğu tarihi bir gün olduğunu ve bu durumda hekimlerin de tıbbi müdahale için olabilecek her yeri kullanmak zorunda olduğunu belirtti. Hükümetin yeni bir torba yasayla bu şekildeki yaralılara müdahaleyi suç kapsamına sokmaya çalıştığını söyleyen Gören, hekimlerin bu yasalara değil 2500 yıldır olduğu gibi Hipokrat’a bağlı olacağını ekledi.
İstanbul Tabip Odası, Adli Tıp Uzmanları Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı imzalı ortak basın açıklamasını ise İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Feray Kaya okudu. Dr. Kaya “Gerek Valide Sultan Camisi’nde gerekse ülkenin her yerinde yanındaki yaralıyı tedavi eden hekimleri yargılayamazsınız. Hekimleri yargılayacaksanız asistan hekimlerden değil, Hipokrat’tan başlayın” diye konuştu. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Buradan herkese, bu ülkeyi yöneten Başbakana, Cumhurbaşkanına, Valilere, Emniyet Müdürlerine, Gazetecilere, Avukatlara, Hakimlere, Savcılara basit bir soru sorarak başlamak istiyoruz. Siz ya da bir yakınınız demokratik bir hak olan protesto gösterisine katıldığında ya da tamamen tesadüfen biber gazıyla ya da bir başka ‘zor kullanımın aracıyla’ yaralandığında ve sağlık hizmetine ihtiyaç duyduğunda orada bulunan bir doktorun yardım etmesini istemez misiniz? O anda kendiniz ya da söz gelimi çocuğunuz için derin bir nefes alabilmekten, kanamanın durdurulmasından daha önemli bir kanun maddesi aklınıza geliyor mu? Yanınızda bulunan bir hekimin tıbbi yardım vermek yerine sizi ‘ihbar etmesini, gözaltına aldırmasını’ mı tercih edersiniz? Ya da hakkında açılabilecek 6 yıla varan hapis davası kaygısıyla çekingen davranacak hekimlerin bu çekingenliği nedeniyle zarar görebilecek olmanız sizin için bir şey ifade etmez mi? Hekim hasta ilişkisinin, yani tedavi sürecinin sizlerin iktidar kavgasından, o an için siyaseten kime yarar sağlayacağından çok uzak, bütünüyle hasta yararı gözetilen bir işlem olduğunu sizlere nasıl anlatabiliriz? Bu sorulara makamı, görevi, siyasi görüşü ne olursa olsun sağlıklı düşünen hiçbir bireyin olumsuz yanıtlar verebileceğine inanmıyoruz, inanmak istemiyoruz. Öyleyse kendiniz ve yakınlarınız için isteyebileceğiniz bu hekim tutumunu bu ülkenin diğer yurttaşları için; örneğin, ağacına, parkına, yaşamına sahip çıkan gençleri için de istemek zorundasınız. Demokratik bir ülke özlemi, yaşamına saygı talebi, kentine, doğasına, suyuna sahip çıkma refleksi hiç kimse için suç kalıbına sığdırılamayacağı gibi, demokratik protesto hakkını kullananların tedavi edilmesi de suç haline dönüştürülemez. Daha önce de defalarca söylediğimiz gibi yasalarınız, genelgeleriniz, yönetmelikleriniz ne derse desin bizler; bu topraklarda bin yıldır olduğu gibi bugün ve bundan sonra da sadece hekimliğin gereklerini yerine getirecek, değerlerimize sahip çıkacak, genç hekim meslektaşlarımızı yalnız bırakmayacağız!”
Bugün 0 kez görütülendi. Toplam 92 kez görüntülendi